Sergi, kavramsal çalışmalar ile evrenin karmaşık, dağıtık yapısından yola çıkarak, merkezi olmayan ilişkileri, mekânsal bağlamda sistemleri inceler. Kuantum fiziği terimi olan Dalga Fonksiyonu Çöküşü’nü makro düzeyde sanat yapıtlarında yorumlar.
Dalga Fonksiyonu, bir parçacığın konumuna dair olasılık ihtimallerini verir. Atom altı parçacıkların hem parçacık hem de dalga gibi davranması sebebiyle tam konumu tespit edilemez. Ancak yoğun olarak nerede bulunabilecekleri dalga fonksiyonu ile hesaplanabilir. Hesaplama sürecine gözlemci dahil olduğunda ise birçok olasılıktan bir tanesi gerçekleşmiş olur ve gözlemci de katılımcı olarak evrene dahil olur. Böylece parçacığın anlık yeri belirlenir ve çöküş gerçekleşir.
Bir gözlemci olarak kamera, ışık gibi pek çok faktörün, mekânda rastgele bulunan diğer canlılar veya olayların parçacıklarda olduğu gibi gündelik yaşamda da birbirleriyle dolanık ilişki içinde olduğunu şehir içinde gölü, bir habitat olarak ağaç kökü, mikro canlıların çalıştığı biyolojik su arıtma tesisi gibi uzamsal mekanlar ve mekânsal metaforlar üzerinden göstermeye çalışır. Sistemsel işleyişte değişimin ya da yeni formların nasıl mümkün olduğunu araştırır.
Sanat yapıtlarında mekânsal bağlamın karşılığı Platon’un Khora’sı gibi ne bu ne diğeri ve hem bu hem diğeridir. Khora, hâkim mantığın (logos) dışına çıkarak melez olana (nothō) yöneliyor. Dolayısıyla böylesi müphemlik barındıran bir mekânda sadece bireylerin değil, makine, insan, böcek, bakteri gibi canlıların sistemsel işleyişlerini sanat yapıtıyla âna indirgeyerek, Çöküşü gerçekleştiren sanatçıyı ve izleyiciye de bağımlı, çoklu ilişkiler kuran bir yapıdır.